Bu heykelde, kentli bireyin korkularından, paranoyalarından beslenilmiştir. Heykel kullandığı dil ile kentin yaşamının belirli paranoyalarına göndermeler yapmaktadır. İstanbul kentinin merkezi olan Taksim’de bir binaya yerleştirilen heykel, bu kentte yaşayan insanların sıkışmışlığının bir göstergesidir. Heykelin asılacak olduğu bina rastgele seçilmemiştir.Proje 2004’ten bu yana yaşadığım evin dış cephesinde yer almaktadır.Uzunca zamandır yaşadığım korkuları, paranoyaları “evimden” dışarıya, hemen evimin dış duvarına asıyor oluşum bireysel korkuların, paranoyaların dışavurumu gibidir ve kentin diline eklemlenmiştir. Kentin sıkışmışlığın da insan, sesini duyuramamakta, nereye sesleneceğini bilememekte, toplumsal ilişkileri, siyasal mekanizmaları ve ekonomik hiyerarşiyi çözemediği ve anlayamadığı için sanki bir “tecritte” yaşar gibidir. Etrafı sarılmış, kuşatılmış ve saldırı altındadır. İnsan böylesi bir durumda bile yaşadığı yeri anlayıp sahiplenmekten vazgeçmez ve korun...