Ana içeriğe atla

Artık İşler Kolektifi

Güncel görsel kültür ve sanat alanında ana akım olmayan, kolektif üretim ve alanları yaratmaya çalışan bir video kolektifidir. Kentsel dönüşüm, soylulaştırma, zorunlu göç, mültecilik, kent içi emek, arşivleme ve kolektif toplumsal hafıza gibi Türkiye’de toplumsal yaşamın farklı kırılma alanlarını sorgulayan güncel ve tematik çalışmaları benzer çizgideki gruplarla paylaşma, kolektif alanlarda sergileme ve gösterim prensiplerini izler.

Artık İşler 2007 yılından beri video ve diğer görsel sanat alanlarında bağımsız çalışmalar üreten kişi ve kolektiflerin yapmış olduğu çalışmaları ortak bir platformda toplamak ve bu çalışmaları farklı alanlarda sergilemek, göstermek ve yayınlamak amacıyla kurulmuştur.

Neyin-Kimin Artığı? 

Türkiye’de, diğer ülkelerde de olduğu gibi, video ve görsel sanatlar alanında üretilen işlerin mevcut medya sektörünün kuralları ve trendleri doğrultusunda şekilleniyor olması, bu işlerin genellikle ana akım medyanın açtığı kanallarda kendine yer bulmasına neden oluyor. Aynı zamanda da ana akımda yer bulabilmek adına mevcut trendler takip edilerek işler üretiliyor. Kendisine bu endüstride yer bul(a)mayan ürünlerse “alternatif” olarak dahi adlandırılmıyor. Çünkü mevcut yapılanmada “alternatif”, ana akım medyanın yeni bir eğilim olarak pazarlayabildiği bir slogana dönüşüyor. Bu nedenle eleştirel işler üreten yaratıcıların “daha izlenir olmak” ve “üslup geliştirmek” kaygıları ve kavram kargaşası arasında, işleri de ister istemez ana akım medyada ticari bir araca dönüşüyor.
Bu nedenle Artık İşler’in öncelikli hedefi herhangi bir ürünü “alternatif” değil, “kendine özgü” olarak düşünmek ve kabul etmek; sanatçı, yönetmen ve yapımcılarının eleştirel ve bağımsız yaklaşımlarını sürdürmelerine imkân tanımak ve bunun koşullarını birlikte yaratmaktır.

 Alper Şen ve Oktay İnce iki videocu. Görüntü üretiyorlar. Geçtiğimiz yıl DEPO’da açılan Agir û Gowend/Ateş ve Düğün sergisini, bu yıl da Ocak-Şubat aylarında Diyarbakır’da Sümerpark Amed Sanat Galerisi’nde gerçekleştirdiler. Öncesinde İstanbul ve Diyarbakır’da Hangi İnsan Hakları Film Fesitvali kapsamında Karahaber video eylem atölyesini yürüttüler. Agir û Gowend’in belgelediği 10 yıl boyunca Ankara’nın Türközü semtinde Hakkârili kâğıtçılarla birlikte onların var olma macerasını kayıt altına almışlardı. O zamandan bu zamana, SEKA işçilerinin direnişinden vicdanı retçilere, YÖK protestolarından Irak işgaline karşı muhalefete, KAOS GL’nin kuruluşundan ölüm oruçlarına ve Sinan köylülerin ağalarına karşı toprak mücadelesine kadar çok sayıda toplumsal hareketi kayda geçirdiler, naklettiler ve etmeye devam ediyorlar. Belgesel sinemayı, sinemada kurmaca/gerçek ilişkisini ve toplumsal meselelerin tartışılma biçimlerini belirleyen ‘görüntü’ alanında yalnızca iş değil, düşünce de üreten bu iki videocuyla uzun düşünsel bir diyaloga girmek zaruriydi. Burada kısa bir versiyonunu bulacağınız bu diyalog, üçlü yazışmalar sonucunda oluştu. Bu fikirlerin devamı, görüntüler ve görüntüler üzerine düşünceler için: www.binyayla.net, www.artikisler.net, www.karahaber.org

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Buralar hep değerliydi!

Kentlerde ve ülkelerde değişimin en büyük göstergelerinden birinin meydanların değişimini olduğunu neredeyse artık herkes biliyor ve dolayısıyla buna tanıklık eder durumda.  (Kentsel dönüşümle ilk müdahale edilen bölgeleri hatırlayabilirsiniz İstanbulda.) Bu duruma örnek olarak Kadıköy meydanından bahsedecek değilim. Bahsettiğim yer Taksim meydanı. Hatta Taksim meydanı ve çevresini sınır olarak aldığını söyleyebilirim. 2011'den bu yana süren Suriye savaşı, 2013 Gezi eylemleri aslında son 10 senedir Taksim meydanının kaderini belirlemiş durumda görünüyor.   Askeriyenin kalkıp bir tanka ceza verebileceğini biliyoruz (Yılmaz Güney Tankı). Ama Hükümetin en sembolik meydanlarından birine ceza verebileceğini tahmin eder miydiniz?                                  ...

TURUNCU-YEŞİL

“Korunma” için uyguladığımız yöntemler zaman içinde değişip,çeşitlenip kendi koruma çemberlerimize “tecrit”e dönüşebilir. Bu “tecrit çemberleri” korunma güdüsüyle içine hapsolduğumuz  mekandaki dışarıya açılan pencerelerin (gözlerin) önünü kapatabilir. Şeffaftırlar ve her bir tecrit çemberi dünyayı algılayışımızı farklılaştırır. Orçun BESLEN (Perde üzerine karışık teknik) Güvendiğimiz ne varsa onları cam parçalara dönüştürüp bu parçalardan oluşturduğumuz bir fanusun içine kendimizi hapsederiz. Görebiliriz fakat yalnızca gözlerimizle, duyabiliriz fakat yalnızca kulaklarımızla. Öncelikli, bedenimizi korumak için oluşturduğumuz bu yapının içinde zihnimizin asıl ben’i içinde tuttuğu bir çember daha vardır. Kuruntular, güvenle oluşan parçala rın üzerine düşen ışıkların, kendine çarpması ve geri dönüp tekrar kırılmasıyla her seferinde dönüşür ve en içteki çembere rüyaları düşürür. Fakat ne dış kabuk cam fanus, ne içteki çember cam kabuk, içindeki ben’i görebilmemiz için bir perde ...

Ben Ne Zaman Dekoratif Oldum?

Dekoratifin karşılığında söyleyeceğim şey nedir? Dekoratif olmayan mıdır? Dekoratif nedir? Girişimlerin hepsinin anlamını daha ilk fikir ortaya atıldığı anda yitip gitmesi bizi bir kuyunun içine atıyor. Her seferinde tekrar tırman. Düşün, oku, sabret. Ama asla cesaretle değil. Tersine korkak bir kararlılıkla hareket et. Çık kuyudan şimdi, tekrar tırman. Ama tırmanırken artık kuyuya düşerken tutunacak yer ara kendine, her zaman dibe batmanı engelleyecek bir şeyleri bul. Esasen kurgulanabilir, yönetilebilir ki herkes birilerini yönetir. En kötüsü bir kediyi kıstırır sözünü geçirmek için. Bir balta sonra! Önce kendimizi kesmemiz gerektiği üzere. Çiçekler sarı kahverengi papatyalar, yağlıboya gibi aslında ama sanki paint de yapılmış gibiler. Ve sarı siyah kırmızı çizgiler, derin maviler üzerinde canlı, capcanlılar! Daha da yaşamak için sürekli bir hareket, yabancı insanlar, bazıları da kovboy şapkalı ve güneş! Kırmızı bedenler. Bedenleri pasifleşirdiler önce, ama sonra hareket...